16 Ekim 2012

END OF CLOTH TRIAL WHEN SHOPPING!


When knowledge merges with power of thinking, mankind can go beyond the known borders. Not only creating new products and methods but also adapting known techniques to diffeent applications and creating new utilization fields are important. Such innovative investments are likely to be protected  by means of Patent, Utility Model or design registration in respect to outer appearance.
Patent and Utility Model registration protects functional features while Design registration protects appearance features and thus provides monopoly rights to the owner in area of use. On the other hand, right owners  are granted the right to impose prohibition to use against third persons. Therefore, it is aimed to remove all doubts in the mind of consumer.
We would like to share one of the most attractive and innovative applications of recent times  here. Scientists have developed 3D body scanning machine capable to measure body sizes  and thus creating virtual image. The virtual image created on the monitor gets rid of the issue of trying all clothes in stores and when the fitting size is found,  it can be bought without any doubt.
In practice,  the customer goes into a scanner in the form of a picture taking cabin with his/her underwears. The low intensity infrared rays scans more than 300 thousand points in the body and it takes 12 seconds at the most. Thus, more than 100 body sizes can be collected.
Then, the customer can try the clothes in the “virtual dressing cabin”  on computer monitor just hitting a couple of keys.  Even they can upload their images to internet,  and can try the clothes in online stores by means of computer or digital television. Particularly, no doubt it is an important development for verifying the size for those shopping on internet.
Whether or not the product is patentable, or really novelty cannot be known now but patent application has already been filed. Do not get surprised if it spreads and becomes part of our lives shortly.

14 Ekim 2012

THE TRADEMARK IN THE MARKET IS NEEDED NOT THE ONE IN THE CABIN


“The trademark in the market is needed not the one in the cabin.” That is exactly what Mr. Nihat Ergün, Minister of Science and Industry says. A complaint for not becoming trademark yet.

When Turkish Patent Institute’s data are examined, it is seen that there is drastic increase in number of trademark applications.  However, we are considerably mean in terms of putting the registered trademarks in market for use. We like keeping registration documents of the registered trademarks in “important assets” folder. With the words of Mr. Minister “we have the mentality of putting the trademark in cabin and lock it there in respect to trademark consciousness.” On the other hand, we have to take fast and big steps in trademark matter and achieve brandization. Ministry of Science, Industry and Technology targets to create at least 10 trademarks well known, recognized globally by 2023. When number of applications is considered, the increasing rate is pleasing but we must put our brands in the market, promote and use them. However, investment in our trademarks can only provide creating worldwide trademarks.

In comparison with last year, the number of trademark, Patent and Design applications is as follows :
Increase Rate
Trademark:%38
Patent%26
Design%20

Number of Trademark and Patents is as follows:
LocalForeignTotal
Trademark:103 thousand  74713 thousand  976117 thousand
Patent7 thousand  2626 thousand  22313 thousand  485

Turkey has broken a record in trademark application. It ranks in number one in Europe with about 120 thousand trademark applications. In 2011 103 thousand 747 local and 13 thousand 976 foreign in total 117 thousand trademark applications were made. France is in rank two after Turkey with 91 thousand 214 applications.

Last year 7 thousand 262 local and 6 thousand 223 foreign in total 13 thousand 485 patent and utility model applications were made at Turkish Patent Institute.

The increase rate of local patent applications of Turkey in 2011 is 26 percent.
Local patent and utility model application increase in first six month of this year have increased by 14 per cent when compared to the same period of last year and the number of application has increased from 3 thousand 698 to 4 thousand 202. Foreign patent and utility model application increase  has been 19 per cent when compared to the same period of last year and the number of applications has increased from 2 thousand 918 to 3 thousand 470.

As long as we could not achieve brandization in reality, broken record and achieved rank one will not be triggering development, which is considerably clear.

26 Eylül 2012

Kenzo SA, owner of the fashion brand KENZO, failed to successfully oppose the KENZO ESTATE application.




A well-known fashion brand will not necessarily be able to be monopolised, notwithstanding its fame and repute in the fashion world, and notwithstanding the phenomenon of co-marketing of fashion brands in new categories.

Kenzo Tsujimoto, of Japan, successfully defended an opposition to his KENZO ESTATE trade mark, covering wine, alcoholic fruit beverages and western liquors.

Kenzo SA, owner of the fashion brand KENZO, failed to successfully oppose the KENZO ESTATE application. In an attempt to make out its reputation in the trade mark ‘KENZO’, Kenzo SA put forward evidence that all ‘live’ marks on the Register for KENZO were in its name. It also put forward evidence of co-marketing of fashion brands and beverages.

However, Kenzo Tsujimoto showed that it is not uncommon for well-known fashion brands to be owned by third parties in relation to beverages, and tendered evidence of various third party trading names (registered and in use) for  the term ‘KENZO’.

Hearings Officer Thompson concluded that the term KENZO was not in any way exclusive to the Opponent. The degree and extent of the reputation of Kenzo SA’s ‘KENZO’ trade marks was not sufficiently substantial, on its own, to cause confusion.   He stated ” while it might be that the use of some particularly well-known fashion brands in relation to wines by persons other than the brand owners might well deceive or cause confusion, I am not persuaded by the evidence that such is likely to be the case here” : Kenzo SA v Kenzo Tsujimoto [2012] ATMO 58 (22 June 2012).

Roanne De Menezes

15 Ağustos 2012

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE SINAİ MÜLKİYET HAKLARI


21.yüzyılda, sınır tanımayan teknoloji ağı hızla gelişmekte ve donanım çağından yazılım çağına geçiş aşikar bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu gelişmelere paralel olarak Fikri Mülkiyet Hakları Sistemi, endüstriyel ve teknolojik buluşlar sayesinde önemli ölçüde gelişmiş ve çeşitlilik kazanmıştır.
Fikri mülkiyet koruması yeni kavramları kapsayacak şekilde yavaş yavaş genişletilmiştir. İnternetin gün geçtikçe yaygınlık kazanması ve bu sayede bilginin tüm dünyaya kolayca ulaştırılabilmesi bilginin kopyalanması ve yeniden kullanımı için artan talebi de beraberinde getirmiştir. Bu tür gelişmeler, yasal koruma sisteminin alanının genişlemesine ve yeni koruma kavramlarının geliştirilmesine neden olmuştur.
Fikri mülkiyet eserlerinin internet üzerinde lisansının verilmesi, internet üzerinde bazı kişilerin izin almadan başkalarına ait tanınmış markaları “domain name” olarak kendi adlarına kayıt ettirmeleri, değişik ülkelerin fikri ve sınai haklarla ilgili mevzuatlarının en iyi şekilde nasıl uyumlaştırılabileceği, bilgisayar programlarının tersine mühendislik yolu ile tekrar üretilmesinin yükleme veya kopyalama olup olmadığı ve eserin bilgisayarın hafızasına yüklenmesinin kopyalama sayılıp sayılmadığı konuları uluslararası düzeyde en çok tartışılan güncel sorunlardandır.

Bilgisayar programlarının, algoritmaların, matematiksel formüllerin patentli olarak korunması ve hakkın ihlali olmayan durumlarda fikri mülkiyet eserlerinin paralel ithalatına izin verilmesine yönelik olarak uluslararası düzeyde bir eğilim ortaya çıkmaktadır.

11 Ağustos 2012

AR-GE PROJE DESTEKLERİ

Teknolojinin toplumsal faydaya dönüşme sürecini hızlandırmak amacı ile ülkemiz sanayi kuruluşlarının araştırma-teknoloji geliştirme ve yenilik faaliyetlerini desteklemek amacı ile kurulan TEYDEB yani Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı; ülkemiz kuruluşlarının araştırma-teknoloji geliştirme yeteneğinin, yenilikçilik kültürünün ve rekabet gücünün arttırılmasını hedeflemektedir. Bahsedilen hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için TEYDEB tarafından destek programları yürütülmektedir.  
TEYDEB bünyesinde yürütülen destek programlarından bazıları;
-          Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı
-          EUREKA
-          KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı
-          Teknoloji ve Yenilik Odaklı Girişimleri Destekleme Programı (TEKNOGİRİŞİM)
-          Uluslararası Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı

18 Haziran 2012

DiShe Topuklar




Hayatımıza yeni yeni girmeye hazırlanan yeni ürünlere çarpıcı bir örnek!

Rengarenk ve çeşitli ebatlarda üretilen bu topuk koruyucular, hem ayakkabıların zarar görmesini önlüyor, hem de giderek çok sevilen birer aksesuar haline dönüşüyor. Şimdiden meraklıları oluşmuş olmalı ki, DiShe topukların tanesi 19,90 TL’den satışa sunuluyor.

15 Haziran 2012

Atıl Köy Okulları Projesi'nde ORDU Pilot Bölge



Türkiye’nin her bölgesinde işlevini yitirmiş, binlerce boş okulun Atıl Kalmış Köy Okullarının Yeniden Değerlendirilmesi Projesi, ile yeniden kullanılabilir hale getirilmesi hedefleniyor. Ordu, bu projede pilot bölge seçilmiş ve Kargı ile Çaka Köylerinde çalışmalar başlamıştır.

Temmuz-Ağustos 2012 süresince onarılacak Kargı İlköğretim Okulu’nun 2012-2013 eğitim öğretim yılına yetiştirilmesi, Çaka İlköğretim Okulu’nun ise tasarım sürecinin yaz ayında tamamlanıp, inşaatın yeni yılın başlangıcına kadar tamamlanması planlanıyor.

"Herkes İçin Mimarlık" ağının içerisindeki öğrenci toplulukları önderliğinde ve üniversite öğretim görevlileri danışmanlığında, üniversite öğrencilerinin tasarım, planlama ve inşaat süreçlerinin tümünde aktif olarak yer alıyorlar.

Kargı-Akkuş'ta okul aile birliği başkanının söylediklerine kulak verin mutlaka.

Diyor ki; Siz Gelin Yeter Ki!

14 Haziran 2012

ORBİS VİSTA'ya Teşekkür!

 
(EİB) Ege İhracatçı Birlikleri tarafından düzenlenen Gıda AR-GE Proje Pazarı Yarışması'nda Orbis Vista Patent ve Hukuk Danışmanlığı sınai mülkiyet sponsoru olarak yer alarak, ödül alan projelerin korunması için patent veya tasarım tescil başvurularını ücretsiz yapmayı üstlendi. Yarışmaya katkılarından ve verdiği destekten dolatı Orbis Vista, Ege İhracatçı Birlikleri tarafından Teşekkür Belgesi ile onurlandırıldı.

10 Nisan 2012

Markaların Cinsiyeti Belli Oldu!


Pazarlama ve iletişim dergisi MediaCat ve Dora Research Türkiye’de markaların tüketici zihninde oluşturduğu cinsiyet algısını araştırdı. Araştırma sonuçları ise çok ilginç. 02-09 Ocak tarihleri arasında yapılan araştırmaya göre dişi ve erkek markaların yanı sıra unısex markalarda belirlendi.


13 kategoride 81 markanın yer aldığı araştırmaya 12 ilden bin 44 kişi katıldı. Araştırma sonuçlarına göre en feminen markalar arasında ilk sırayı Şok, en maskülen markalar arasında ise ilk sırayı Mercedes Benz aldı. Araştırma sonuçlarına göre diğer feminen markalar Bim, Migros, Kipa, Tansaş, Burger King, Fanta, Profilo, Carrefour, Siemens, FOX, Kanal D, Real, Mc Donalds ve Dominos. Maskülen markalar ise Ford, BMW, Volkswagen, Türkiye İş Bankası, Audi, Habertürk, Ziraat Bankası, Renault, Toyota, Zaman, Honda ve Fiat oldu. Unisex marka kategorisinde ise ilk sırayı Uludağ Gazoz aldı.


9 Nisan 2012

Orbis Vista, İHRACAT Dergisi Sayfalarında


İHRACAT Dış Ticaret ve Ekonomi Dergisi sayfalarında Orbis Vista'ya yer vererek "ORBİSKOBİ" kampanyasını duyurdu. Mart 2012, Sayı 4

Koleksiyon Mobilya Farkını Ortaya Koyuyor

 
Dikkat çekici ve özgün tasarımlarıyla her zaman gözde firma olan Koleksiyon Mobilya, şimdi de, Philippe Starck tasarımı Alessi limon sıkacağını, mutfaklara neşe katmak üzere tasarım severlere sunuyor.
 
Bu ürün, mutfak araç gerecinden çok, evlerimize farklılık katan şık bir aksesuar olacağa benzer.

8 Nisan 2012

Başarısız Çiftçi Lamborghini’yi Yarattı!

Bologna yakınlarında Renazzo köyünde yaşayan bir çiftçi çocuğu varmış. Ferrucio Lamborghini adlı bu delikanlı, çiftçilikle pek de ilgili değilmiş. Tarlada çalışmaktansa, 2. Dünya Savaşı sırasında traktör ve klima üretmeyi tercih etmiş ve böylece çok zengin olmuş. Masal gibi gelen bu satırlar aslında gerçek. Ferrucio bir gün, mükemmel otomobili üretmeye ve bununla Ferrari'yi bile geride bırakmaya karar vermiş. Tüm bunlar 1963 yılında gerçekleşmiş ve yarattığı marka için burcu olan boğayı seçmiş.
Feruccio Lamborghini de, bir Ferrari tutkunudur ve bir Ferrarisi vardır. Bir gün Ferrari’sinin debriyajı bozulunca otomobilini Ferrari fabrikasına götüren Feruccio Lamborghini, Enzo Ferrari ile görüşmek ister fakat bay Enzo onu muhatap almaz ve görüşmek istemez. Duruma çok kızan Feruccio Lamborghini, Ferrarisini garajında kendisi tamir eder ve o günden sonra Lamborghini spor otomobil üretimine başlar...

AMERİKA PATENT YASASINI YENİDEN ŞEKİLLENDİRDİ!

PATENT SÜRESİ KISALIRKEN, MİKRO İŞLETME KAVRAMI İLE TANIŞTIK

Teknoloji devlerinin artan patent davaları Amerika Patent Kanunu’ndaki değişimi kaçınılmaz kıldı ve patent savaşlarının önüne geçmek için yeni patent kanunu Barack Obama tarafından 16 Eylül 2011 tarihinde imzalandı. Kanundaki en önemli değişikliklerden biri patent hakkının; buluşu ilk yapanın değil, ilk başvuru yapanın olmasıyken, gerçekleşen bir diğer değişiklik de patent sürecinin 36 aydan 12 aya düşürülmesi.
Yeni kanunla birlikte bu yıl için öngörülen 10000 adet Amerika patent başvurusu için öncelikli inceleme talebi ile başvuru yapılması mümkün olacak. 26 Eylül 2011 tarihinde yürürlüğe giren kanunun getirdiği haklardan, 26 Eylül 2011 tarihinde ve bu tarihten sonra yapılmış başvurular yararlanabilecek.
Ancak, öncelikli inceleme hakkı talebiyle başvuru yapılabilmesi için patent başvurusunun sağlaması gereken bazı şartlar var. Süreç kısaltılmaya çalışıldığı için özellikle inceleme işlemleri için ayrılan süresinin kısaltılması önem taşıyor. Bundan dolayı, istem sayısı az olan başvuruların bu haktan yararlanabilmesi söz konusu. Öncelikli inceleme talebiyle birlikte yapılan başvurularda, bağımsız istem sayısının 4’ü, toplam istem sayısının ise 30’u geçmemesi gerekiyor.
Bu başvuru için resmi harçlar, büyük işletmeler için 4800$, küçük işletmeler için ise 2400$ olarak belirlendi. Sürecin hızlandırılması, başvuru sahipleri için maliyetleri arttırsa da başvurunun 12 ay içinde neticelendirilmesi oldukça önemli bir gelişme. Öyle ki, patent hakkı başvuruyla birlikte başlasa da başvuru belge kararı ile neticelenmediği sürece üretimi ya da ürünün piyasaya sürülmesi tavsiye edilen bir durum değil. Bu sürecin Amerika’da kısaltılması sayesinde, patent sahibi üretimi kısa zamanda, rahat bir biçimde başlatabilecek. Özellikle küçük işletmeler için başvuru ücretinin düşük tutulması, patent başvurusuna teşvik niteliği taşırken, aynı zamanda küçük işletmelerin buluşlarını pazara daha hızlı sokmalarını sağlayacak. Büyük şirketler için ise patentlerine patent kattıkları süreci kısaltacak.
Öncelikli inceleme talebi ile gerçekleştirilebilen başvuru sayısının sınırlı olması, başvuru sahipleri için tek dezavantaj gibi görünüyor. Bu durum, 2012 yılı için belirlenmiş 10000 başvuruluk kotanın dolmasıyla başvuru sahiplerini standart başvuru ile yollarına devam etmek zorunda bırakıyor. Sonraki yıllarda Amerika Patent Ofisi’nin talepleri karşılayabilme kapasitesine bağlı olarak başvuru sayısı artış gösterebilir.
Öncelikli inceleme talebiyle yapılan başvuruya benzer şekilde, yeni yasa öncesinde de Amerika’da küçük işletmelerin aktif bir şekilde patent dünyasına kazandırılması için Amerika Patent Ofisi tarafından alınan ücretler, büyük şirketlerden alınan ücretlere nazaran düşük tutuluyordu. Ancak bu yasayla birlikte bir adım daha atılarak “mikro işletme” yapısı üzerine gidilmiş ve şahısları da içine alan daha düşük bütçeli işletmeler için başvuru maliyetleri daha da düşürülmüştür. Küçük işletmeler, büyük işletmeler tarafından ödenen harçların ve başvuru ücretlerinin yarısını öderken, yeni yasa sayesinde “mikro işletme” sınıfına giren firmalar yarıdan daha düşük bir ücretlendirmeye tabi olacak. Buradaki en önemli detay “Mikro İşletme” sınıfına kimlerin girdiği? Öncelikli olarak geliri, Amerika’daki orta gelirli bir ailenin yıllık gelirini aşmayan (tahmini 150000$) şahıslar ve firmalar ile çalışan sayısı 500’ü geçmeyen firmalar mikro işletme olarak değerlendirilirken, üniversiteler bu kapsamda değerlendirilmiyor.
Konuyla ilgili bir diğer önemli ayrıntı ise başvuru yapan işletmenin ya da şahısın, öncesinde Amerika’ya yapmış olduğu patent başvurusu sayısının 5’i geçmemesi. Amerika dışındaki ülkelere yapılan başvurular “mikro işletme” sınıfına dahil olma hususunda önem taşımazken, Amerika’daki başvuru sayısının 5’i geçmesi, başvuru sahibinin “mikro işletme” haklarından yararlanamayacağı anlamına geliyor. Görüldüğü üzere değişen Amerika Patent Kanunu, sadece büyük şirketleri değil, küçük hatta mikro işletmeleri de gözetiyor. Bu değişiklikler kapsamında, Amerika’ya patent başvurusunda bulunmak isteyen Türk işletme sahipleri de bu haklardan yararlanabilecek. Özellikle şahısları ve mikro işletme sınıfına giren yenilikçi firmaların bu yeniliğe kayıtsız kalmaması gerekiyor. İthalat için önde gelen ülkelerden olan Amerika pazarının büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda Amerika’ya yapılacak başvurular daha çok önem kazanıyor ve sistemdeki yenilikler işletmeleri yüksek maliyetlerden kurtararak başvuru yapılmasını sağlıyor.
Son söz olarak, Amerika’ya yapılacak patent başvurularının yeni kanuna göre 12 ayda neticelendirilmesi, Uluslararası Patent Başvurusu (PCT) yapmak isteyen firmalar için bir ön fikir oluşturuyor. Sonucun başvuru sahibine 12 ayda bildirilmesi, rüçhan hakkı süresinden yararlanılmasını ve olumlu gelen sonuca göre farklı ülkelere de başvuru yapılması fikrini akla getiriyor. Sonucun olumsuz olması ise başvuru için daha fazla maliyet oluşmadan farklı ülkelere yapılacak başvurulardan vazgeçilmesini sağlıyor. Herhangi bir başvuru sisteminde bu kadar kısa sürede netice alınması söz konusu olmadığından, Amerika patentli bir ürünün ithal edildiği ülkeler arasındaysa, öncelikli başvurunun Amerika’ya yapılması yeni kanunun getirileriyle oldukça mantıklı görünüyor.

30 Ocak 2012

Hayatımıza Girmeye Hazırlanan “Pepquino”


Hayatımıza giren her türlü teknolojik ürünün giderek küçülmesine, modern ve hızlı hayata uygun ultra konforlu fakat küçük stüdyo daireler ve arabalar ile hızlı yaşamaya, günlük telaşlara alışmışken, her şeyin küçük olanını daha yüksek fiyatlara satın alıyorken ve bunları insanoğlunun yarattığı modern çağ tercihleri sebebiyle kanıksamışken, bu davranışımızı desteklercesine şimdi de dünya, yepyeni minyatür bir karpuz çeşidi ile tanışıyor.

Karpuzun büyük olanını makbul sayardık önceden. Çiftçimiz, boy boy pozlar verirdi yöresinden, kendisi kadar büyük karpuzlarla. Hayretlere düşer, bu karpuzu kaç kişi bitirebilir diye düşünür, fiyatını merak ederdik. Halen çarşıda pazarda satılan ve evlerimize giren yaz mevsiminin bu lezzetli meyvesi, kilosuyla paralel olarak pahada da ağırlaşırdı. Bildiğimiz, aşina olduğumuz karpuzlar hala aynı, ama dünyanın başka yerlerinde bildiğimizden çok farklı karpuzlar da olduğunu yeni yeni öğreniyoruz.

Şimdilerde, Güney Amerika ormanlarının modern dünyaya armağanı olan “Pepquino” isimli minik karpuzlar konuşulmakta. Hollanda’lı meraklılar tarafından keşfedilen ve kendi ülkelerinde, doğal iklim koşulları yaratılarak seralarda üretilen bu küçük karpuzlar şimdiden Avrupa pazarına girdi.

Görünüşte karpuzla aynı fakat 20 kat daha küçük olan “Pepquino”nun içi ise salatalığa benzemekte ve lezzette de nerdeyse salatalık ile özdeş. Genelde salatalarda, sandviçlerde veya kızartma olarak ya da çerez gibi tüketilen “Pepquino” lar meze olarak da tüketilmekte ve özellikle İngiltere’nin ünlü ve lüks restoranlarında yüksek fiyatlarına rağmen oldukça popüler.


2 - 4 C derecede yaklaşık 10 gün raf ömrü bulunan bu minik karpuzların diğer bir avantajı ise uzun hasat dönemi. Nisan ile Kasım arasında 8 ay boyunca ürün alınabilmekte. Yaygın olarak çeşitli gramajlardaki şeffaf plastik ambalajlar ile dağıtımı yapılan Pepquino’lar, boyutlarının küçük olması sebebiyle depolama konusunda avantaj sağlamakta. Pepquino tohumları küçük ve beyaz olup, küçük boyutları sebebiyle hazırlanmalarının oldukça zor olduğu ifade edilmekte.

Halen, tek üretici olan Koppert Cress firması tarafından sınırlı sayıdaki ülkede üretilerek piyasaya sunulan bu yeni çeşit, giderek tanınarak kendisine duyulan ilgiyi artırmakta. Şimdiden sırf bu yeni çeşidi tanıtmak üzere hazırlanan web siteleri bulunmakta ve hem TV kanallarında hem de basında yemek tarifleri yayınlanarak Pepquino’nun giderek mutfaklarda yer bulabilmesi için çaba sarf edilmektedir.

İngiltere’de 250 gramlık paketi 10 sterlin olan bu yeni ürün, sağladığı pek çok avantaj ile Türk üreticilerin da yakında dikkatini çekeceğe benzer. Sanal ortamlardaki forumlarda çoktan, “Kabuğu soyuluyor mu? Çekirdeği çıkarılıyor mu?” soruları dolaşmaya başladı. Bizden söylemesi.