26 Nisan 2007

Ey Türk Mucit, Koru Kendini


Televizyonlarda, tüm kanallarda görmeye alıştığım, hemen farklı bir kanala geçip izlenebirlir birşeyler arayıp aynı türden başka yarışmalar görüp hayal kırıklığına uğradığım ve nihayet pes edip eşimin yine NBA'yi açmasına bile aldırış etmeyecek kadar ekrandan soğuduğum çeşitli şarkıcı, oyuncu, dansçı, sirkçi, patenci vs. keşfine yönelik yarışmalarından sonra nihayet "işe yarar" bir yarışma programı başladı. Gizli yetenek keşfine yönelen diğer yarışmaların aksine "gizli zeka" keşfetmeye odaklanmışlar. Yarışmanın adı "Türk Mucit".

NTV'nin yarışma programı Türk Mucit, hayatı kolaylaştıracak, ihtiyacı karşılayacak, boşluğu dolduracak, yaptığını satacak ürün geliştirdiğini iddia eden, icadına, projesine güvenenler, hayallerini gerçekleştirmek isteyen "Türk Mucit" adayları ve ürünlerini arıyor.

Yarışmanın daha ilk elemelerinde kaybolmayan ayakkabıdan, projeksiyonlu laptopa, çiğ köfte makinasından, soba zehirlenmesini önleyen sistemlere, ambülans ve polis araçlarına öncelik tanıyan sinyalizasyon sistemlerinden, seyyar elektrik santraline ve matematik formüllerine kadar birçok enteresan proje izledim.

Yarışmada teknoloji harikaları peşinde koşulmuyor. Hayatı kolaylaştıracak orijinal projeler, insanların satın alacağı işler aranıyor... Finalistleri bekleyen büyük ödül ise, teknoloji ve pazarlama uzmanları tarafından icatlarını geliştirmeleri için verilecek destek ve bir de para ödülü.

"Türk Mucit bireysel yaratıcılığa inanıyor, destek veriyor. Türkiye'de icatların sayısını arttırmayı, heyecan verici fikirlere dikkat çekmeyi, hayatı kolaylaştıracak buluşları gün ışığına çıkarmayı amaçlıyor. "

Buraya kadar her şey çok güzel düşünülüp organize edilmiş. Ancak bu konularda danışmanlık veren bir kişi ve bir patent vekili olarak -ki bu işlerden anlarım- , yarışmada gizililik prensibinin ihlal edildiğini düşünüyorum. Mesela ben bir sanayici olsaydım, televizyonumun karşısına geçer, şöyle bir güzel kurulur, elime kağıt kalem alıp başlardım notlar almaya. Gelsin fikirler!

Özellikle eleme anında mucit adayları fikir veya projelerini jüriye beğendirip finale kalabilmek için tüm detayları açıklıyorlar. Ve gerçekten çok ilginç fikirler ortaya atılıyor. Bu fikir paylaşımı olanakları elinde barındıran bazı insanların beyninde aniden bir ışık yakacak ve uygulanabilirliğini araştımasını teşvik edecek. Böyle bakıldığında toplumun tamamı için faydalı görünen bu bilgi paylaşımı, o fikrin veya projenin yaratıcısı için ne yazık ki tüm emeğinin elinden kayıp gitmesi anlamına geliyor.

Oysa kanun koyucu, yeni buluşların teşvik edilmesi için buluş sahiplerine belli bir süre ile o buluşun tüm kullanım haklarını emeğinin karşılığı ve bir ödül olarak kendisine vermektedir. Bu şu anlama gelir: Bu buluşu tüm toplumla paylaştığın için teşekkür ediyoruz ve bunun karşılığında emeğin ve paylaşımın için sana Patent hakkı tanıyoruz. Patent hakkı, buluş sahibinin buluşu ile ilgili tüm hakları kendisinde saklı tutma imkanı verir ve kendisinden habersiz kötü niyetli kullanımı engeller. Ancak lisans ile bu buluş başkaları tarafından buluş sahibinin izni ile kullanılabilir, bunda hiçbir mani bulunmamaktadır.

Buluş sahiplerinin çok hassas oldukları "gizlilik" konusuna "Türk Mucit" nasıl bir önlem aldı bilmiyorum. Bunu, mutlaka bir önlem almış olduklarını varsayarak söylüyorum çünkü aksi halde bu paylaşım mucitler için büyük hak kayıpları doğurabilir. Tüm mucit adaylarına konuyu buradan duyurmayı borç bildim.

23 Nisan 2007

Starbucks Mutluluğu Buldu

Starbucks Coffee

Starbucks Coffee “Mutluluğun Resmi”

konulu 4.Tasarım Yarışması sonuçlandı!

Starbucks Coffee’nin geleneksel olarak düzenlediği ve bu sene dördüncüsü gerçekleştirilen “Mutluluğun Resmi” konulu Tasarım Yarışması sonuçlandı. Gerçekleştirilen jüri toplantısının ardından Deniz Erdinçler’in eseri birinci,

Seyran Öztürk’ün eseri ikinci,

Gülşen Erginsoy’un eseri üçüncü olarak seçildi.

Starbucks Coffee’de yaşadığı mutluluk deneyimini en iyi resmeden ve eseri birinci seçilen Deniz Erdinçler, 3 günlük Amsterdam seyahati ve Starbucks Coffee Kahve İşleme Merkezi’ne özel bir gezi kazandı. Deniz Erdinçler’in eseri Starbucks Coffee kupaları üzerine uygulanacak ve çok yakında Starbucks Coffee Türkiye mağazalarında satışına başlanacak.

22 Nisan 2007

Aslında Çevreci Değilim Ki…

Markalar artık çevre duyarlığını ön planda tutmayı hedefleyerek tüketicilerde, yaşam alanlarınızı koruyoruz izlenimi vermeye çalışıyorlar. Bu, tüm dünyada yeni bir akım ve belki de bu güne kadar üzerine gidilmesi insanlık adına en faydalı yönelim. Markaların gerçekte ne kadar doğayla barışık olduğu ve çevreci yaklaşımı ne ölçüde benimsediği sorgulaması gereken açık uçlu bir soru iken, tüketiciye dönük eylemlerde bu akımdan sonuna kadar faydalandıkları çok açık. Yürütülen reklam kampanyaları, basın açıklamaları, sosyal sorumluluk vaatleri, tasarlanan yeni nesil ürünler, çarpıcı sloganlar bu çevreci yaklaşımın markalar sunduğu yeni fırsatlar.

Buna son örnek, üzerinde 'I'm not a plastic bag' (Ben naylon torba değilim) yazan alışveriş çantaları. Bu çantalar, naylon torba kullanımına karşı başlatılan projenin bir ayağı. Doğada geri dönüşümü çok zor olan naylon torbalar yerine çevreyle barışık, sürekli kullanılabilecek ve şık bir alışveriş torbası alternatifi yaratmak amaçlanmış olmasına rağmen, sınırlı sayıda üretilen bu çantalar, ünlü tasarımcı Anya Hindmarch tarafından tasarlandığı için İngiltere'de satışa çıktığı andan itibaren, bir buçuk saat içinde ünlü isimler tarafından adeta kapışılmış ve tamamı tükenmiş. Ancak ünlülerin desteği sayesinde, bu çevre dostu çantalar asıl çıkış amacını gölgede bırakacak kadar ünlü olunca onlardan birer tane edinebilen az sayıda kişi tarafından günlük çanta olarak kullanılmaya başlanmış.

Ne enteresan bir girişim! Bir kez daha gördük ki, sonuna kadar iyi planlanmamış tutarsız ve rüzgarın estiği yöne doğru savrulan bir girişim, ortaya çıkış amacı ne kadar iyi niyetli olursa olsun başarısız olmaya mahkumdur. Sınırlı sayıda gerçekleştirilen üretim, ne kadar ucuz olsa da o “meşhur” ürünü talebin zirvesine oturtacak ve buna sahip olanlar olamayanlara göre şanslı olacak. Bu durumda da, çantaların kullanım yeri ve amacı kullanıcıları tarafından değiştirilecektir. Çantalara sahip olamayanlar ise onlara ulaşma arzusuyla yanıp tutuşacak. Satışa ilk çıktığında 5 paunda satılan bu çantalar için şu anda kuyrukta bekleyen ve 200 ila 400 paund vermeye hazır alıcıları var.

Bana göre bu çevreci girişimi tamamen başarısızlığa uğratan bu hatalı planlama ve öngörü eksikliği, belki de bilerek ve istenerek kurgulanan planlı bir pazarlama taktiği idi. Kim bilir!

Sonuçta ne kadar başarısız bir çevreci girişimse, o kadar başarılı hatta önünde şapka çıkartılacak bir pazarlama stratejisi sergilenmiş. Ancak baştaki iyi niyetli çevreci amaçlar “yerseniz” olmuş.