20 Haziran 2011

Tasarım Savaşları / Apple - Samsung

Benzer işlev ve kaliteye sahip ürünlerin, tüketici tarafından tercih edilmesini sağlayan en önemli unsur tasarımdır. Bir ürünün, kendisi ile aynı kaliteyi vaat eden diğer ürünler arasından öne çıkarak tercih edilir olmasını sağlayan, tüketicinin dikkatini çeken, ürünün özgün tasarımıdır. Tasarım ürünün görsel farklılığını ifade etmekle beraber, işlevsel farklılık da, o ürüne has bir özellik olarak tasarım değeri katmaktadır.
Örneğin, bir şemsiye işlevsel özellikleri bakımından, katlanabilen çanta tipi veya uzun-omuz askılı, ya da baston saplı veya kenarları fırfırlı tasarlanarak fark yaratabilirken, aynı modelde olup, sadece kumaş desenindeki özgün karakter sebebiyle de farklılaşarak tasarım değeri taşıyabilir. Bir kullanıcı, farklı işlevsel özellikte birden çok şemsiyeye sahip olmayı isterken, diğer bir kullanıcı belli bir modeli benimseyerek bu modelin farklı renk ve desenlerinden birçok şemsiye sahibi olmak da isteyebilir. Tüketici her zaman, kendisine sunulan pek çok seçenek içinden, seçim yapmak ister. Bu seçenekler ise, ya işlevsel ya da görsel bakımdan farklılık ortaya koyarak, diğer bir deyişle tasarım değeri taşıyarak tüketicinin dikkatini çeker.
Ürün ambalajlarında görsel açıdan farklılık yaratarak benzer ürünler içinden öne çıkmak çok daha önemlidir. Bu alandaki en akıllıca strateji ise, ürünle özdeşleşen tasarımlar yaratmaktır. Bu ürünle özdeşleşen ambalajları tanımlamak için “trade dress” kavramı doğmuştur. Trade dress, ürünün tüketici üzerinde bıraktığı görsel izlenim ve ürünün kimliği olarak tanımlanmakta olup, bazı durumlarda marka kimliğinin önüne geçecek kadar güçlü tasarımları ifade eder.
Tasarımdaki benzerlikler dünyaca ünlü markaları sık sık karşı karşıya getirmekte. Şu günlerde Apple ve Samsung gibi iki devin GSM alanındaki mücadelesi devam etmekte. Apple, pek çok yönden Samsung tarafından taklit edildiğini öne sürerek hukuk mücadelesi vermekte. Bakalım kim galip çıkacak.

7 Haziran 2011

"Kitap Annesi" nden Mütevazı Öneriler






Hem bunları yazmalısın diyenler için, hem de ilerde unutmamak için yazıyorum bu gün. "Kitap annesi" nden, kitap harici, yaşanmış-denenmiş, işe yaramış tavsiyeler. Çocuklara dair iletişimde tıkanıklık yaşatan ve genelde çocuğun ağlamasıyla sonlanan, hatta bazen çocuk ile beveyn arasında otorite savaşına dönüşen anlar hakkında kısa notlar aldım bu gün. Altın kural ise, çocuğun "çocuk" olduğunu unutmamak. 

  1. “Yapma” demek yerine, tecrübe etmesini sağlayın. Deneyerek yapmaması gerektiğini anlasın. Acı biberi oldum olası hep çok sevmişimdir. Önceleri yemeklerde masaya çıkarmaya çekiniyordum, ya isterse diye. Fakat sonra çıkarmaya ve isterse de onu acı biberle tanıştırmaya karar verdim. Beklediğim gibi oldu. Acı dememe rağmen ısrarla istedi, veririm fakat acı olduğunu bilmelisin dedim ve verdim. O an pişman oldu, bir daha da asla lafını etmedi. Başka bir vahim mevzu ise çay. Özellikle misafir geldiğinde ortalıkta duran sehpalara konan çaylar çocuklar için inanılmaz tehlikeli. Annelerin ise, servis, sohbet, bitenlerin toplanması ve çayların tazelenmesi telaşının üzerine bir de, ama çaylara yaklaşmasın derdi vardır, ki sanırım o an için dertlerin en büyüğüdür. Defalarca aman sakın çaya yaklaşma, sıcak yanarsın denir, çocuğun ise asla umurunda olmaz, aksi gibi hep çay sehpalarını tavaf eder. İşte yine böyle bir gündü. Çay istedi bizim küçük hanım. Sıcak dedim, yine de istedi. Tamam dedim verdim. Dokunur dokunmaz elini çekti ve bir daha asla çay istemedi. Çaya yaklaşmadı bile J
  2. “Hayır” demeyin. Olumsuz anlam veren olumlu cümlelerle “hayır”ınızı belirtin.  Yonca sık sık “Jelibon” istiyorum diye tutturur akşam eve geldiğimizde. Hayır, önce yemek yemelisin dediğimde, inanılmaz reaksiyon veriyordu. Sonra taktik değiştirdim. Hayır demek yerine, “Tabi tatlım, yemeğini yedikten sonra olur” demeye başladım ve ikna olduğunu gördüm. Hatta sonraları bunu oyun haline getirdik. Oyun şöyle gelişiyor. Y: Jelibon (şeker vs.) istiyorum. A: Tabi tatlım … Ama ne zaman? Y: Yemekten sonraaaa (aynı anda). Bu taktik çok işe yaradı.
  3. Ufak tefek, kontrollü kazalar yaşamasına izin verin. Yaptığı şeyin sonucunun nasıl olacağını söyleyip, ısrar etmeye devam ederse, bırakın tecrübe etsin. Mesela, altı kayan terlikleri giymekte ısrar ediyorsa, izin verin ve düşmesini gözlemleyin. Bir daha onları giymeyecektir. Hem tecrübe ile birlikte öğrenilmiş davranış olacak, hem de, esas büyük etki “anne haklılığı” nı yaratmakta olacak. Çocuk annem demişti ve dediği gibi oldu, annem hep biliyor, demek ki dediklerinde gerçekten haklı fikri oluşacak çocukta. Bu haklılık durumu yaratıldığında emin olun, her şey çok daha kolay olacak.
  4. Çocuklar anneleri ikna etmekte ustadır. Bu yüzden bazı küçük yasakları kendi davranışlarına bağlayın ki, kontrolü kendinde hissetsin ve yaptırmak için ısrar etmeye kalkışmasın. Örneğin televizyonu yakında izliyorsa, kumandadan çaktırmadan kapatın. Yakından izlediğin için kapandı deyin. Uyku vakti geldiğinde son kez “Caillou” diye tutturduysa, üstelik de uzun sürenlerden birini izlemekte ısrar ediyorsa, bilgisayarın şarj aletini çıkarın ya da, programlanmış görevler tanımlayın ekrana çıksın. Böylece “Caillou” keyfi otomatikman son bulacak ve tıpış tıpış yatağın yolunu tutacak.
İlk aklıma gelenler bunlar.

Yaşayıp yenilerini ekledikçe hafızaya, buraya da ekleneceğinden emin olabilirsiniz :)