19 Mayıs 2011

Anne ve Kadın Olmak Üzerine


Çocuk düşüncesi, önceleri, hamilelikte alınan onlarca kilonun verilememsi, doğum sonrası bebekli hayata alışma sancısı, uykusuz geceler ve yorgun günler, alışılagelmiş bir hayatın geçmişte bırakılması gibi sonuçlar doğururdu ve bu sebeple günümüz postmodern-çalışan kadınının uzak durduğu şeylerdi. “En güzel çocuk arkadaşımın çocuğu” denirdi mesela. Bir çocukla iyi vakit geçirmek, gülmek eğlenmek fakat bakım ihtiyacı ortaya çıktığında gerçek annenin sorumluluğu üstlenmesi için onu ait olduğu yere teslim etmek demek aslında bu.
Ne var ki, özgürlüklerinin kısıtlanacağı ve buna hazır olmadıkları gerekçesiyle çocuk sahibi olmaya şiddetle karşı çıkan bir dönemin kadınları, şimdilerde bunun için can atıyorlar. Anneliğin kutsal, erdemli tarafını keşfettikleri ve kendi hayatlarından vaz geçmeye hazır oldukları için mi dersiniz? Kesinlikle hayır. Bunu söylemek, bir anda böyle radikal bir değişime inanmak hayli güç.
Günümüzde, bebek ve annelik, üzerine ciddi yatırımlar yapılan yeni pazarlama alanları. 21. yüzyıl kadını, anneliği kendi çevresinden görerek değil, kitaplardan okuyarak, internetten ve dergilerden öğreniyor. Ben buna “kitap annesi” diyorum ve kendimi da tamamen bu kategoriye sokuyorum. Daha önce etrafımda bir çocuğun yetişmesini gözlemlemediğim için çocuk doğduğu anda ne yapmalı sorusuna cevapları hep kitaplardan okudum. Bu bir nevi ÖSS hazırlığı gibiydi. 9 ay sonrasındaki büyük sınav için bu süre boyunca okumak araştırmak ve çok çalışarak hazırlanmak gibi… Hamilelikte, hangi ay çocuğun neresi gelişiyor, neler yemeliyim, ne yersem ne olur, yemezsem ne olur, çocuğun gelişimi ay ay kitapta yazanlarla örtüşüyor mu, bebek için en iyi en güzel, en organik kıyafetler nerden bulunur, hangi beşik daha iyidir, hangi hava nemlendiricisi alınmalı, hangi çocuk bezi kullanılmalı gibi şeyler öğrenmeye çalışırken, doğum yaklaştıkça, çocuğun bakımı nasıl yapılır, nasıl yıkanır, gazı nasıl çıkarılır, mama nasıl hazırlanır bir taraftan da bunları öğrenmek sonrası için ödev gibiydi. Bunlar, kitap annelerinin yaptıkları hazırlıklar ve tamamen teorik, ancak kitap öğretilerinin pratiğe dönüşen halleri kendi çocuklarımız. Ön hazırlığı yapabilmek ve kusursuz anne olabilmek için uygulamalı annelik kurslarına gidenler olduğunu da duymuştum. Annelik üzerine TV kanallarında yayınlanan “tecrübeli” annelerin sunduğu ve tecrübelerini paylaştığı anne-bebek-çocuk programları, kadın doğum – psikolog - pedagog üçlüsünden oluşan seanslar, pek çok aylık-haftalık dergiler, artık neredeyse her yerde bulunan çocuk bakım ve oyun alanları anne olmak konusundaki kaygıları minimize eden ve kadınları cesaretlendiren faktörler.
Şu bir gerçek ki, günümüz annesi çok daha güçlü ve özgür. Dummy mummy olarak bilinen, kendini tamamen “anne” olmaya adayan, annelik dışındaki bağımsız hayatı kurmayı başaramayan, mama lekeli tişörtler, dağınık saçları ile bakımsız, çocuklardan başka bir şeyden konuşmayan ve sadece böyle mutlu olabilen, sosyal hayattan giderek uzaklaşan, buna bağlı psikolojik sorunlar yaşayan, mutsuz ve mutsuzluk yayan anneler eksi kadar çok değil sayıca.
Ünlü annelerin televizyon ve dergilerden yansıyan görüntüleri, yeni nesil annelere “dummy” olmadan da “mummy” olunabileceğini öğretti. Çocuğa rağmen değil, çocukla birlikte hayatı şekillendirmek, tabi ki dış görünümüne özen göstermek, “kadın olma” rolüne sıkıca tutunmak, eski günlerdeki gibi yüksek sesle müzik dinlemek, Elif Şafak’ın “Siyah Süt” te bahsettiği annelik bunalımına sürüklenmemenin yolları. Anne olmak kadın olmayı unutmak değildir.