5 Ağustos 2011

Sınai Mülkiyet Haklarının Terk Edilmişliği Üzerine...

İnternette Marka Olmak
Bu gün karşılaştığımız bir müşteri talebi kez daha fark ettirdi ki, sınai mülkiyet haklarını kullanmak bunların yakın takipçisi olmak, yakın takipçisi olmak onlardan yararlanmanın en temel şartı. Marka, patent veya tasarım başvurusu yapmak ve sonrasında arkaya yaslanmak, tescil belgesi geldiğinde tipik Türk sanayicisi mantığı ile bunu çerçeveletip duvara asmak ve unutmak belki de yapılacak en büyük hata. Sınai mülkiyet hakları, onlardan yararlandıkça, onları kullandıkça değer kazanır.
Sınai mülkiyette temel olarak sayılabilecek marka, patent ve tasarım tescilinde süreç bakımından ortak nokta, resmi kurumun incelemeden sonra yaptığı yayındır. Kurum, kendisine yapılan başvuruları ilana açarak, üçüncü şahısların itirazlarını bekler. İtiraz gelen başvurular, bu ilan aşamalarını yakından takip etmek o kadar önemli ki… İlan aşamasında tespit edilen ve kötüye kullanım sayılabilecek başvurular için anında işlem başlatabilme fırsatı verir. Basit bir itiraz dilekçesi bunun için yeterlidir. Aksi halde ise, hiçbir itiraz gelmediği için, kurum başvuruları tesciller.
Hak sahibi, eğer bu tescilden sonradan haberdar olur ise, tek yol dava süreci başlatmaktır. Bu ise, hem zaman hem de maliyet açısından yorucu ve yıpratıcı bir süreçtir.
Türk sınai mülkiyet sisteminin itiraza dayalı olması sanayicimizin ve tüm muhataplar açısından çok büyük bir avantaj sağlamaktadır. Bunun farkında olmak ve süreci iyi değerlendirmek elimizde.
Unutulmamalı ki, marka değerini artırmak ona yapılan yatırımların yanı sıra markalaşma stratejisinin iyi yönetilmesi ile de doğrudan ilgilidir. Markayı tescil ettirmek ve sonrasında takibini bırakmak, onu unutulmaya terk etmek, yapılan tüm yatırımları heba etmektir.
İyi bir marka yönetimi, markanın stratejik değer olarak görülmesi ile başlar. Şirketlerde nasıl satış ekipleri her hafta rutin toplantılar yapıp haftayı analiz eder ve sonraki haftanın stratejisini belirler ise, marka yönetimi de bunu gerektirir. Marka yönetim, başvurunun doğruluğu, sürecin ciddi biçimde takibi, benzer sonraki başvuruların ve piyasadaki kötüye kullanımların tespiti, bunlara karşı verilecek mücadeleler, mücadelelerden alınan olumlu sonuçların (basında) kamuoyu ile paylaşılmasını gerektirir. Böylece marka şirket için stratejik değerken, tüm kamuoyu ve dolayısıyla tüketici için giderek tanınan, güven duyulan ve uğruna mücadele edildiği bilinen, bu yönüyle de kıymet verilen bir marka olacaktır. Bilinirlik düzeyi artan marka, -emin olunuz ki- market raflarında ilk tercih edilen marka olacaktır. Hiç değilse her tüketicinin denemek isteyeceği bir marka olacaktır. Zaten pazarlamada, bu fikri tüketici zihninde yaratmış olmak en büyük başarıdır. Tüketicinin o markalı ürünü alıp kullandıktan sonra memnun kalıp kalmaması ise artık o ürünün kalitesine kalmış bir şeydir.
Stratejik marka yönetimi, pazarlama açısından görevini tamamlamış bulunmaktadır. Her eve girebilmiştir, her tüketicinin zihninde “marka” algısı yaratmıştır. Marka algısı o markanın “kaliteli” oluşu algısını da beraberinde getirir ve aslında “kalite” markanın alt kümesi gibidir. Marka, kaliteyi kapsar. Ancak markanın mutlaka kalite ile örtüşmesi gerekir ki, marka algısı bütünleşsin ve devamlılığı sağlanabilsin.

Hiç yorum yok: